İsrail – Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ilişkisi yeni bir boyuta taşınıyor. Netanyahu ve Rum yönetimi, İsrail hava savunma sistemi ‘Demir Kubbe’yi (Iron Dome) Rum kesimine inşa ediyor. Ulusal Birlik Partisi Milletvekili Dr. Hasan Küçük, Rumların bu proje için bütçeden 900 milyon dolarlık gizli ödenek ayırdığını söyledi.
İsrail’in Rumlara savunma sanayi desteği başta Markeva tankları olmak üzere farklı kara zırhlıları ile füze rampalarını da kapsıyor. Rauf Denktaş’ın danışman kadrosunda yer alan isimlerden Sabahattin İsmail, Rum kesimine yapılan tahkimatın özellikle Türk İHA/SİHA’ları ve füze sistemlerine karşı şekillendirildiğini söyledi. İsmail, İsrail’in Kıbrıs’ı ikinci Gazze yapmak istediğini ve tüm adımları buna göre attığını kaydetti.
ÇOK BOYUTLU KUŞATMA
İsrail ve Rum tarafı arasında yapılan kara ve hava savunma sistemlerinin güney bölgesine kurulum görüşmeleri iki yılı aşkın süredir gizli yürütülüyordu. Varılan anlaşma uyarınca İsrail, başta Barak MX hava savunma sistemleri olmak üzere karadan havaya, karadan karaya farklı füze bataryalarını Rum tarafına yerleştirecek. Bu sistemlere ek İsrail, 70 ila 90 Markeva tankını da büyük oranda hibe yöntemi ile Rumlara teslim edecek.
Bu süreçleri şu ana dek üç ülkeye ihraç edilen Demir Kubbe Savunma ağının Rumlara satışı izleyecek. İsrail, ilk teslimat için Gazze saldırı sürecinin beklenmesini istedi. Ulusal Birlik Partisi MilletvekiliDr. Hasan Küçük, Kuzey’in çok boyutlu bir çemberine alınmaya çalışıldığını vurguladı ve “Topraklarımızı hileli yollarla ele geçirmek, Akdeniz’deki deniz yetki sahası ve hidrokarbon zenginliğimizi gasbetme adına denenen yöntemler, ekonomimize yönelen tehditler bu kuşatmanın diğer araçları. Kan dökerek, can vererek vatan edindiğimiz toprakları hile ve kumpaslarla elimizden almaya çalışıyorlar. Ana vatan ve Kıbrıs halkı, STK’lar, üniversiteler, iş dünyası ve yöneticiler bu büyüyen tehlikeyi çok geç olmadan görmek zorunda” dedi.
SİNSİ BİR OYUN OYNANIYOR
UBP Milletvekili Dr. Hasan Küçük Türkiye gazetesinde tehdide dikkat çeken haber sonrası yaşanan duyarlılığın önemine vurgu yaptı ve olayların arka planına dair şu bilgileri paylaştı:
Türk Dışişleri Bakanlığının açıklaması ve hassasiyetini çok önemsiyoruz. Ancak o açıklamada belirtilen sıralama ile ilgili bazı hususları biraz daha netleştirmemiz gerekiyor. Öncelikle Yahudilerin Kıbrıs’la ilgili sinsi bir strateji izlediği bilinmeli.
KKTC’de toprak alan Yahudilerin tamamına yakını İsrail pasaportu taşımıyor. Bunlar genelde Rus, Alman, İngiliz, ABD, Türkiye ve hatta İran pasaportu taşıyan Yahudiler. Bu açıdan bakıldığında toprak satın alma dağılımı çok daha farklı bir nitelik arz ediyor. Olayın kolonileşme boyutu yanında bir de ekonomimizi felç eden diğer yönü var. Yahudi şirketler, ranta dayalı bir sistemle Kıbrıs ekonomisini çökertmeye çalışıyor. Sosyal yapımız da felç tehdidi ile karşı karşıya.
Beraberinde siyasi etki üretme girişimleri var ve sosyal dokumuz ciddi tehdit altında. Çünkü Yahudiler bu topraklarda kolonileşiyorlar. Rum tarafını silahlandırma ise kuşatmanın bir diğer halkası. İsrail’in öncelikli hedefi Kıbrıs’ı ekonomik gücü ele geçirip, topraklarını satın alarak soft power yöntemi ile teslim almak. Bunu başaramazlarsa Gazze yöntemini uygulamakta tereddüt etmeyeceklerini biliyoruz. Gazze işgal girişimi ve sergilenen vahşet Ada genelinde ciddi bir farkındalık oluşturdu.”
GAZZE’Yİ, RUM KESİMİNE BAĞLAMA PLANI
Kıbrıs’ın deneyimli isimlerinden gazeteci Sabahattin İsmail, ABD-İsrail kanadının Gazze’ye yardım koridorunu Refah yerine Güney Kıbrıs’tan açma isteğini “Gazze’ye gidecek yardımların tümünü kontrol etme ve gayrimeşru Rum yönetimini bölge diplomasisinde etkin bir ülke olarak öne çıkarma stratejisi” olarak değerlendirdi.
ABD, İngiltere, AB ve İsrail’in, gayrimeşru Rum yönetimini Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakları gasbetmek için, Türkiye’ye karşı bir koçbaşı olarak kullandığını belirten İsmail, İsrail, ABD; Fransa gibi ülkelerin Rum yönetimi ile birçok hava ve deniz tatbikatı yaptığını, komando birliklerinin de ortak tatbikatlar gerçekleştirdiğini ifade etti.
İngiltere ve ABD’nin güneydeki İngiliz üslerini İsrail’e destek için kullandığını, Fransa’ya ise Terazi bölgesinde bir deniz üssü verildiğini belirten İsmail, Mısır, İsrail, ABD, Rum yönetimi arasında da enerji kaynaklarını gasbetmeye yönelik bir anlaşma yapıldığını vurguladı. 1998-2005 yılları arasında KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın danışmanlığını da yapan İsmail, İsrail ve Rum yönetimi arasında askeri, ekonomik, siyasi alanda birçok anlaşma ve iş birliği mutabakatı olduğunu, Rum deniz ve hava limanlarında İsrail’e gidecek tüm yolcu, gemi ve uçakların limanlarda üslenen MOSSAD tarafından doğrudan kontrol edildiğini de belirtti.
Gazze’ye yardım kanalının Rum tarafına aktarılma çabasının “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni işgal eden gayrimeşru Rum yönetimini Ada’daki tek meşru aktör, tek otorite ve muhatap olarak empoze etme stratejisinin devamı olduğunu belirten İsmail, böylece Rum yönetimi ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkileri daha da geliştirmek ve KKTC’yi dışlayarak tanınma çabalarını sabote etmek amacını güttüğünü vurgulayarak şöyle dedi:
RUM LİMANLARINI MOSSAD KONTROL EDİYOR
Rauf Denktaş’ın danışman kadrosunda yer alan isimlerden Sabahattin İsmail “Rum tarafında özellikle Limasol Limanı’nda İsrail’e yönelik gemi trafiğinin MOSSAD kontrolünde olduğu yönündeki bilgi de var” dedi.
İsrailli görevlilerin İsrail’e yönelik deniz trafiğini tamamen yönettiğini ifade eden İsmail, Larnaka hava alanında da durumun aynı olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: “40’tan fazla ABD nakliye uçağı, 20 İngiliz nakliye uçağı ve 7 ağır nakliye helikopteri İngiltere’nin Kıbrıs’taki üslerinden Ağrotur’u kullandı. İsrail ordusuna yapılan hava sevkiyatları aralıksız sürüyor. Yaşananların en komik yanı Rum lider Hristodulidis’in Güney Kıbrıs üzerinden İsrail’e silah taşındığından haberi olmadığını söylemesi oldu.
Arap ülkelerinin, Türkiye’ye destek vererek Gazze’ye yardımın Refah Kapısı üzerinden olmasında ve Rum yönetiminin devreden çıkarılmasında ısrar etmeleri gerekiyor. Çünkü Rum yönetimi meşru olmadığı gibi İsrail, ABD, İngiltere’nin de müttefikidir ve topraklarının saldırgan İsrail’e lojistik destek için kullanılmasına izin vermiştir… O nedenle Rum yönetimi üzerinden hiçbir yardım koridoru kabul edilmemelidir. Rum yönetimi ile ilişkiler askıya alınmalıdır.”