Küresel ısınma kaynaklı yağış rejimindeki ani değişkenlikle son dönemlerde doğal afetlerin arttığı Doğu Karadeniz’de, can ve mal kayıplarına neden olan, alt ve üst yapıda hasara yol açan sel, taşkın ve heyelan afetlerinin önüne geçilebilmesi için ilgili kurumların yanı sıra bilim insanlarının da akademik çalışmaları sürüyor.
Kırsal alanlarda afetleri tetikleyen plansız yapılaşmanın önlenmesi için TÜBİTAK, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Konya Selçuk Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) ortaklığında ‘Koruma Odaklı Kırsal Alan Planlaması Projesi’ başlatıldı.
Tamamlanan projede, dik ve engebeli arazilerdeki yapılaşma sorunu yaşanan özellikle deniz seviyesinden yüksek alanlardaki yamaçlara inşa edilen ev, bina ve yollar, mercek altına alındı. İncelemelerde, Trabzon, Rize ve Artvin’de kırsal arazilerin büyük oranda yapılaşmaya uygun olmadığı tespit edildi.
Sarp arazi yapısı nedeniyle yerleşim açısından dezavantajlı konumda olan bölgede, arazi yapısının yapılaşmaya uygun olmadığı birçok noktadaki incelemelerde, yol ve alt yapıların ‘vahşi boşaltma’ (Plansız ve bilinçsiz bir şekilde, arazi yapısına ve afet potansiyeline bakılmaksızın iş makineleri tarafından kazı işleminin yapılması) metoduyla inşa edilmesinin, heyelanları tetiklediği de ortaya kondu.
‘YAPILAŞMA BASKISI HİSSEDİLİR DERECEDE ARTTI’
Projenin yürütücülerinden, KTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cenap Sancar, Karadeniz kırsalındaki yapılaşmanın dağınık olması nedeniyle, altyapı hizmetlerinin götürülmesi için yapılan yolların, afetsellik açısından ciddi sorun olduğuna dikkati çekti.
Prof. Dr. Sancar, “Planlama gereği kentsel alanlarda yüzde 35’in üzerinde eğime sahip noktalar; teknik altyapısı, maliyeti ve ekosisteme etkisi düşünülerek yapılaşmaya açılmaz. Fakat Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde dağınık yerleşmenin getirdiği yapılaşma baskısı hissedilir derecede arttı. Kırsal alanda özellikle Karadeniz’de eğimin çok yüksek olması hemen kıyıdan başlayarak da arazinin yükseliyor olması durumu var. Konuyla ilgili projemizde, Karadeniz kırsalında yerleşime uygunluk için yüzde 40-50’leri alt limit olarak kabul edip, araştırma yaptık. Trabzon ve Rize’deki eğimli arazileri dikkate aldığımızda yerleşilebilirlik açısından Trabzon’da araziler ciddi oranda olumsuz çıktı” dedi.
‘DOĞAL EĞİME MÜDAHALE HEYELANA NEDEN OLUYOR’
Doğal eğime müdahale etmenin heyelanlara yol açtığını belirten Prof. Dr. Sancar, “Bu coğrafyadaki vadi tabanlarında, yamaçlarda ve sırtlarda yapılan yolların birçoğu heyelanı tetikleyen unsurlardan. Eğimin yüzde 50’nin üzerinde olduğu kırsal alanlarda yapılaşma yapmak ciddi bir sorundur. Bizim bölgemizde kırsalda toplu bir yerleşme olmadığı için de her yerleşme kendisine bir altyapı sistemi talep ediyor. O altyapıyı götürebilmek için de mutlaka yol gerekiyor. İnsanlar da bunu bazen kamu eliyle bazen de kendi girişimleriyle yapıyor. Bunu dikkate aldığımızda da bu eğimli arazilerde yol yapmak demek, doğal eğime müdahale etmek demek. Bu da heyelan ve toprak kaymalarına neden oluyor” diye konuştu.
‘GELENEKSEL YAPILAR TEŞVİK EDİLMELİ’
Aşırı eğimli arazilerdeki yapılaşmanın, doğal döngüye zararlarını önlemek için yerele özgü yapılaşmanın teşvik edilip, geleneksel yapılara uygun yapıların inşa edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Sancar, “Her noktaya yapı yapılmaması, altyapı gitmemesi ve koruma altına alınması gerekiyor. Yerele özgü yapılaşmayı teşvik etmemiz gerekiyor. Bu da kırsalın malzemesini, tekniğini, yaşam tarzını, sosyal yapısını bilmekle mümkündür. Karadeniz Bölgesi’nde geleneksel yapıların altı taştır, eğime oturmuştur. Üstü de genellikle bağdadi olarak, ahşap, kerpiç ya da taş göz dolmalı yapılardan oluşur. Önümüzde böyle örnek bir geleneksel yapı modeli var. Bunu geliştirip araziye de aplike edersek hem topografyayı korumuş oluruz hem de afet risklerini en aza indirgemiş oluruz” diye konuştu.
‘VAHŞİ BOŞALTMA İLE DOĞANIN DENGESİNİ BOZUYORUZ’
Karadeniz Bölgesi’nde arazi yapısına uygun bir yapılaşma kısıtlılığının getirilmemesi halinde heyelan afetlerinin artacağını da kaydeden Prof. Dr. Sancar, “Karadeniz Bölgesi’nde turizm sektörü de dahil olmak üzere yapılaşma kısıtlılığını mutlaka getirmemiz gerekiyor. Özellikle kamunun oluşturacağı grup mahalle yollarının, tekniğine uygun olacak sanat yapılarıyla birlikte gerçekleştirilmesi ve kontrol altına alınması gerekiyor. Aksi durumda sürekli yaşadığımız heyelan ve toprak kaymalarını yaşamaya devam etmemiz mümkün gözüküyor. Doğaya çok fazla müdahale ediyoruz ve vahşi boşaltma ile doğanın dengesini bozuyoruz. Coğrafyamızda su kıtlığının olduğu, toprağın ve havanın risk altında olduğu bir dönemdeyiz. Bu açıdan ekosistemi korumak için yerleşilebilirliği mutlaka denetlememiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.